1.1 SİYAH CİSİM IŞIMASI
Isıtılan herhangi bir cisim ışır. Özel bir elementten oluşan akkor halindeki bir
gaz, sözkonusu kimyasal elemente özgü, ayrık ve belirli çizgilerden (dalga
boylarından) oluşan bir ışınım yayar. Fakat akkor halindeki bir katı cisim ise,
kimyasal bileşiminden bağımsız olarak her dalga boyunda ışınım yapar. Bu
ışınımın spektral dağılımı, frekansına (veya dalga boyuna) ve cisim
sıcaklığına bağlı olarak değişir.
sıcaklığında ısısal dengede bulunan bir cismin birim alana, birim frekans
aralığı başına ışıdığı güce ışınımın spektral şiddeti denir ve
ile gösterilir. Cisim
üzerine gelen
frekanslı ışınımın soğrulan kesrine de cismin soğurma
katsayısı denir ve
ile gösterilir.
Isısal ışıma ile ilgili deneysel ve kuramsal çalışmalarına 1899’da başlayan Alman fizikçisi G. Kirchhoff şu sonuçlara varmıştı:
i.
ifadesi bütün cisimler için aynıdır. Buna göre
olan, yani üzerine gelen bütün
ışınımı soğuran cisimlerin yaptığı ışımanın ifadesi evrensel bir ifade olup, bu
tür cisimlere siyah cisim ve yaptıkları ışımaya da siyah cisim ışıması
denir.
ii. Çeperleri sıcaklığında ısısal dengede
tutulan, iç yüzeyi girintili-çıkıntılı ve üzerine küçük bir delik açılmış
bulunan bir kovuk ideal bir siyah cisim gibi davranır. Gerçekten küçük delikten
giren ışığın kovuğun iç duvarlarındaki çoklu yansımalardan ve soğrulmalardan
dolayı dışarı çıkma şansı yoktur. Isısal denge durumunda kovuğun içindeki ışıma
tipik bir siyah cisim ışıması olup, bunun spektral dağılımını bulmak için
algılıyıcıların bu küçük deliğe yöneltilmesi yeterlidir. Kirchhoff’a göre kovuk
içindeki ışıma izotrop (yönden bağımsız) ve homojendir (her noktada aynıdır).
Gazların ışıma spektrumlarının gazı oluşturan kimyasal elementin atom yapısı ile ilgili bilgi taşımalarına karşın, bir siyah cisim sürekli olan spektrumu katı içinde birarada bulunan atomların ısısal hareketleri ile ilgili evrensel bilgiler taşır. İdeal bir siyah cismin ışımasını deneysel ve kuramsal ol
arak anlamak için en iyi model yukarıda sözü edilen kovuktur. Kovuğun içinde birim frekans aralığı ve birim hacimdeki enerji yoğunluğunu
![]() |
(1.5) |
bağıntısının bulunduğunu göstermek zor değildir (bkz.
Prob(1.1)). Bundan sonra (veya
) iki
adımda kuramsal olarak anlaşılabilir. İlk adım olarak kovuk içindeki ışıma
klasik olarak ele alınabilir. Kovuk içindeki elektromanyetik dalgalar, belirli
ve kesikli dalga boylarına ve kutuplanma durumlarına sahip, duran dalga
kiplerinin bir bileşimidir. Buna göre, frekansları
ile
arasında bulunan, hacim başına kiplerin sayısını durum yoğunluğu fonksiyonu
ile
gösterirsek bunun
![]() |
(1.6) |
şeklinde olduğunu görürüz (bkz.Prob 1.2). ikinci adım olarak
frekanslı bir kipin
ortalama enerjisi hesaplanarak
![]() |
(1.7) |
yazılabilir. (1.5) bağıntısından da bulunabilir.
Siyah cisim ışıması ile ilgili hassas ölçümler şek.(1.1)’deki grafiği
vermektedir.Bir kipin enerjisinin sürekli bir değişken olduğu klasik gerçeğine dayanan termodinamikteki eş-bölüşüm teoremini kulla
narak
![]() |
(1.8a) |
bağıntısını öngörmekte idi. Bu yasa şek.(1.1) deki deneysel
eğrinin sadece düşük frekans bölgesini açıklayabilir. Üstelik bu yasa,
toplam ışıması için,
gibi
saçma bir değer verir. Öte yandan kullandığı modelin bugün hiçbir fiziksel önemi
kalmayan, Wien’in öngördüğü (B, C birer sabit)
![]() |
(1.8b) |
ifadesi ise deneysel eğrinin sadece yüksek frekans bölgesini açıklamakta idi.
1900 yılında
Max
Planck nedenini açıklayamadan için (bkz.prob.(1.3)):
![]() |
(1.9) |
bağıntısını kullandı. Bunu elde ederken kovuk içindeki
elektromanyetik salınımların herhangi bir kipinin enerjisinin sürekli değil,
minimum değerinin tamsayı katları şeklinde kesikli
değerler alabildiğini varsayarak, kipin
enerjisinde bulunma olasılığı için
![]() |
(1.10) |
ifadesiyle verilen klasik Boltzmann dağılımını kullandı. Burada A tüm olasılıklar toplamını 1 yapacak şeklinde seçilen bir boylandırma sabitidir. (1.9) ifadesini (1.6) ile birlikte kullandığında artık kendi adı ile anılan
![]() |
(1.11a) |
![]() |
(1.11b) |
şeklindeki siyah cisim ışıma yasasını buldu. Burada
ayarlanabilen parametresini,
6.63
10
aldığında deneyle mükemmel bir uyuşum sağlanıyordu. Bugün iyi bilinen doğanın
temel sabitlerinden olan
(veya
Planck sabiti adını alır. Planck’ın (1.11) ışıma yasası, düşük frekanslarda
Rayleigh-Jeans ifadesi ile, yüksek frekanslarda ise Wien ifadesi ile
uyuşmaktadır. (bkz. prob (1.4)). Zaten Planck bu ifadeyi önce Rayleigh-Jeans ve
Wien yasalarının arasında interpolasyonu (iç uzanımı)sağlayacak şekilde
yazdıktan sonra, gerçek ışıma yasasının yukarıda işaret edilen sebeplerini
açıklayamadığı varsayımlarla türetebileceğini gördü.
Şekil 1.1 T=500K, 750K ve 1500K sıcaklıkları için siyah cisim ışıma eğrileri
enerjinin sürekli değil de kesikli değerler alabileceği
olgusu yeni ve önemli gelişmelere yol açtı. Bundan yararlanarak Einstein o
zamana kadar açıklanamayan katıların ısı sığasının düşük frekanslardaki
davranışını ve fotoelektrik etkiyi açıkladı. Daha sonraları Compton olayının ve
atom spektrumlarının açıklanmasında da aşağıdaki Planck varsayımı temel
alındı.
Planck Varsayımı
Belli şartlar altında EM dalgaların davranışı; c ışık hızı ile
hareket eden ve herbiri
enerjisi taşıyan ve foton olarak adlandırılan parçacıklar aracılığıyla en iyi
anlatılabilir.
Örnek Alıştırma 1.1
Görünür bölgede, örneğin ![]() ve bir saniyede yayınlanan foton sayısı da olarak bulunur. |
Tek bir fotonun enerjisi ölçü aletleri ile ve
duyularımızla algılanamayacak ölçüde küçüktür. Fakat 1 saniyede yayınlanan foton
sayısı ise son derece büyüktür. Bu nedenle
enerjinin kesikli yapısı makroskobik ölçekte belirlenemez ve duyu organlarımızla
algılanamaz.
enerjinin foton denilen enerji
kuantumlarından oluştuğu gerçeği klasik optik bilgilerine etkisi az olmasına
karşın enerji ile ilgili görüşümüzde ve fiziğin gelişiminde köklü değişmelere
sebep olmuştur.